29 Kasım 2008 Cumartesi

Yok böyle bir macera!!! Eski Foça Gezisi (29.11.2008 Cumartesi)

Herşey o kadar olağan başlamıştıki.Sabah kalktık,kıyafetlerimizi giydik,yola çıktık.Başımıza geleceklerden bihaberdik...

Sabah havanın yağışlı olması nedeniyle geziye katılmayı düşünen arkadaşların mesaj ve çağrı yağmuru altındayken bir yandan da Üçkuyular İskelesi'ne doğru yol alıyordum.Bu sırada Atilla'nın havanın durumu ve gezinin seyri konusunda konuşmak için Göztepe İskelesi'nde buluşmak istemesi üzerine Göztepe İskelesi'nde buluştuk.Atilla havanın bozuk olması nedeniyle bir süre kararsız kaldıktan sonra Foça'ya gelmekten vazgeçti.Bunun üzerine Bostanlı'ya geçmek için Konak'a doğru yola koyuldum.Eğer Foça gezimizden vazgeçer ve İzmir içinde gezi düzenlersek Atilla'yı arayacaktık.Şimdi düşünüyorum da neden bu Foça sevdası?Keşke Atilla'ya uysaydık.

Herneyse Bostanlı'ya geldiğimde gezi saatinden epey bir sapmıştık.Bunun bize ilerde pahalıya patlayacağını yaşayarak tecrübe edecektik maalesef.



Bostanlı'da Önder'in ve Şerif'in hava mualefeti nedeniyle geziye katılamaması sonucu yine Oktay'la bir başımıza düştük yollara.Ulukent'te Hüseyin ile buluştuk.Eğer o olmasaydı biz şu an hala yağmur,fırtına,yoğun trafik arasında bu karanlıkta yollarda olabilirdik.Kendisini ABİH'in onursal başkanı ilan ediyoruz.

Ulukent'te buluştuktan sonra Seyrek'e doğru koyulduk yola.



Başımıza geleceklerden bihaber yol alıyoruz.



Seyrek



Villakent






Villakentteki şahane iniş.Hüseyin uçuş moduna girmiş durumda



Maltepe



Gediz nehri



Gerenköy



Stad de Gerenköy





Bağarası



Hüseyin'in anneannesine uğruyoruz



Pers mezar anıtı.Şahane bir yer mutlaka görün:p





Bu da gizemli mezar:p





Emektarlarımız



Keşke her köpek senin gibi uslu,akıllı,cana yakın olsa,her gördüğü bisikletliye havlamasa.Köpek arkadaşlar bu tatlı şeyi örnek alsın lütfen.Yol boyunca köpekler yüzünden imanımız gevredi.Çiftlikler arasından geçtiğimiz için her 10 dakikada bir, bir veya bir kaç köpeğin havlamasına kimi zaman ise peşimizden koşturmasına maruz kalıyorduk.Bir süre sonra paranoyak olduk.Gaipten köpek sesleri duymaya başladık.







Uzun iniş ve çıkışlardan sonra nihayet Foça'ya varıyoruz.



















Karnımız tok,sırtımız pek.Artık yola çıkma zamanı.Başımıza neler geleceğini kestirmeye başladık.Çiseleyen yağmur ve ilerleyen zaman bizi düşündürmeye başlıyor.



Şu an için eğlenerek yolumuza gidiyoruz.Karşımıza çıkan geyik tabelasıyla muziplikler yapıyoruz.


Herşey güzel gidiyor;fakat bir süre sonra...



İşte bu hallere düşüyoruz.Yağmur bastırmaya başlıyor.Saat 4.30 suları.Havanın kararacak olması,daha önümüzde 50 km olması,yağmurun şiddetlenmesi...Eve nasıl döneceğimizi düşünmemiz...

Az ilerde bir benzin istasyonuna sığınıyoruz.Kafeteryada yağmurun dinmesini bekliyor,çaylarımızı içip yorgunluk atıyoruz.Bu sırada kafeteryanın sahibinin söylediği şu sözün aslında ne kadar doğru olduğunu sonradan anlıyoruz."Ne işiniz var kardeşim buralarda.Spor yapacaksan bin 2 3 km tamam." Meğer ne anlamlı sözmüş...

Yağmur biraz diner gibi olunca yola çıkıyoruz;fakat bir süre sonra yağmur şiddetini arttırıyor ve Menemen-Çanakkale yol ayrımına kadar sırılsıklam bir halde durmadan pedal basıyoruz.





En sonunda sığınacak bir yer buluyor ve kendimizi İzmir-Çanakkale yolunda bir dinlenme tesisine atıyoruz.Bu yoldaki 2 dakikalık seyrimizde yediğimiz yağmur tüm gezimizde yediğimiz yağmurun 2 misliydi.Bir taraftan iyice azıtan yağmur diğer taraftan kamyonların sıçrattığı sular bizi sudan çıkmış balığa döndürüyor.

Yaşadığımız şoku bir süre atlatamıyoruz.Yavaş yavaş kendimize gelince de eve nasıl döneceğimizin planlarını yapmaya başlıyoruz.

Hüseyin geziye katılmak için arabasıyla Menemen'e gelmişti.Menemen bulunduğumuz yerden 10 km uzaklıktaydı.O yolu almamız yağmuru,karanlığı,fırtınayı,yoğun trafiği düşündüğümüzde epey bir sürecekti.Sonunda aklımıza bir fikir geldi.Hüseyin amcasını arayarak arabasını alıp bizi buradan kurtarmasını rica etti.Allahtan arabayı getirecek birilerini bulmuştuk yoksa halimiz nice olurdu o yolda.Peki 3 bisikleti arabaya sığdırabilecekmiydik.Bunun da çözümü vardı Allah'tan.Hüseyin bisiklet taşıyıcısını arabaya koymuştu.Ya koymasaydı.Ya bizden başka birileri daha gelseydi geziye.Halimiz nice olurdu.



Neyse sağ salim Menemen'e vardık.Hüseyin bisikletini Menemen'deki evine bırakmak ve sırılsıklam olmuş giysilerini değiştirmek için evine giderken bizi bir kahvede beklememiz için indirdi.Bisikletlerimiz,çantalarımız,değerli eşyalarımız Hüseyin'le beraber gecenin karanlığına karıştı.5,10 dakika içinde geleceğini umut ederek kahvede çayımızı yudumlarken 10 dakika yarım saat oldu ve Hüseyin hala ortalarda yoktu.İçimize bir kurt düştü.Yoksa bu bir tuzak mıydı?Hüseyin bizim bisikletleri vs alıp kaçmayaydı.Kurulan çeşitli komplo teorileri ve geçen zaman içinde Oktay'ın söylediği şu söz gülme krizine girmemize neden oldu."Nerdeyiz?!"Bu söz sanırım bütün yaşananları özetliyordu.Foça gezisi diye yola çıkmıştık ve Menemen'de bir kahvede bisikletler olmaksızın bisiklet giysilerimizle maçı seyre dalan kahve milletinin tuhaf bakışları önünde Hüseyin'i endişeli gözlerle bekliyorduk.

Bir süre sonra Hüseyin geldi çok şükür ve sağolsun bizi Bornova'ya bıraktı.Gezimiz de bu şekilde sonlandı...

Hiç yorum yok: