24 Mayıs 2009 Pazar

Tarih-Kültür-Doğa ve Deniz (İzmir-Bodrum) Turu {4.Gün}

18-21 Nisan Tarih-Kültür-Doğa ve Deniz (İzmir-Bodrum) Turu

4.Gün: 21 Nisan 2009 Salı

Rota: Güvercinlik-Torba-Türkbükü-Gündoğan-Yalıkavak-Gümüşlük-Turgutreis-Ortakent-Bodrum

Mesafe: 81.03 km

Bisiklet üzerinde geçen zaman: 5.40.25 saat

Ortalama hız: 14.28 km/saat

Maksimum hız: 62.57 km/saat



Selamlar bisiklet dostları.Haftalar sonra nihayet Bodrum gezimizin son gününü yazıyorum Arayı soğuttuğum için kusura bakmayın

Neyse efendim.3.günde yazdığım gibi biz Güvercinlik'te kamp kurarken,Semih abi Bodrum'a devam etmiş ve orada konaklamıştı.Dolayısıyla 4.güne Semih abinin makinasından fotoğraflarla başlıyorum













Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesi hakkında bilgiye resimlerden ulaşabilirsiniz: (Semih abiye güzel fotoğrafları için teşekkürler)













Biz ise Güvercinlik'te güzel bir gece geçirip o berrak denizin kıyısında sabaha açıyoruz gözlerimizi...









Denize atlamamak için zor tutuyorum kendimi.Cezbedici rengi kendine çekiyor beni;ama bekle sen diyorum.Türkbükü'nde buluşucağız seninle...













Doğa çoktan uyanmış bile...Biz daha henüz yola çıkmışken,onlar yemeklerini yemişler...















ve keyif yapıyorlar bir ağacın gölgesinde Tabii her yaratık gibi bizi süzüyorlar, kim bu kafalarına birşeyler takıp arkalarında yükleriyle yola düşenler diye



Kahvaltımızı yapıp,o güzelliklerden zor da olsa ayrılıyor ve tekrar yola koyuluyoruz.



Ağaç dikmek,bir evlat yetiştirmek kadar hayırlıdır.

Doğa insan olmadan da yaşayabilir;ama insan doğa olmadan yaşayamaz.



Yolumuz o kadar güzelki...Hem asfaltın kalitesi hem de yolun manzarası mükemmel.



Bekle deniz,az kaldı Türkbükü'ne





Dikkat polis!



İrlandalılar biraz daha öteye taşımış bu işi


Tek kelimeyle "Mükemmel!" yerler...









Ah bir de şu harika doğa içerisinde iğrenç beton yığınları olmasa...



Semih abiyle Torba kavşağında buluşuyoruz...



ve eski kadromuzla Bodrum yarımadasının semtlerine doğru ilerliyoruz.



İlk karşımıza gelen yer Torba...



Torba'dan sonra hafif ama o sıcakta yorucu yokuşla Türkbükü'ne varıyoruz.



Türkbükü'ne varır varmaz bakkala girip "Denize nerde girebiliriz?" diye soruyorum.Tur boyunca en büyük arzum buydu ve gerçekleştirmeye çok yakınım





İşte bizi bekleyen kumsal ve deniz...



Mayomu bir an önce giymek için heybemi alt üst ediyorum ve nihayet buluyor ve Aytaç abinin havlusunun da yardımıyla giyiyorum



Bu esnada Aytaç abi denize girivermiş bile



veee sıra bende



8 aydır denize girememenin acısını fena halde çıkarıyorum



ama maalesef yolumuz uzun Zor da olsa çıkmak zorundayız.Neyse ki şanslıyız,deniz şehri İzmir'de yaşıyoruz.Sezonu Türkbükü'nde açıyoruz,devamını İzmir'de getireceğiz









Böyle amele yanığına can kurban





Deniz faslından sonra sıra yemek faslına geliyor.









Enteresan



Bu da benim makine





Karnımızı bir güzel doyurup,harika manzaralar eşliğinde Yalıkavak'a doğru pedallıyoruz...



Göltürkbükü hakkındaki bilgiye:

http://www.golturkbuku.bel.tr/tarihce.asp

adresinden ulaşabilirsiniz







"Çevrede yarım düzineye yakın sarnıç eski dönemlerin eseri olarak bügüne gelebilmiştir."

Bunlar da o sarnıçlardan 2 tanesi...







"Eskiden Antik Likya Madnasa şehri olarak bilinen Türkbükü köyü tepelerinde
fazla sayıda kalıntı bulunmaktadır."

Tepedeki kalıntılar Antik Likya Madnasa şehrinden olmalı...












ve Yalıkavak'tayız.

Yalıkavak belediyesinin sitesinde "Yalıkavak ve Bodrum Tarihçesi" adlı makaleyi okuyarak gezmiş olduğumuz bu bölge hakkında bilgi edinebilirsiniz.

Linki: http://www.yalikavak.bel.tr/yalikavak/index.php?option=com_content&view=article&id=21:ya lkavak-ve-bodrum-tarihcesi&catid=24:tarihce&Itemid=31

Site çok güzel tasarlanmış.Hem görsel hem de yazınsal olarak bir çok bilgiye ulaşabiliyorsunuz

http://www.yalikavak.bel.tr/yalikavak/





Balık, günbatımı ve eğer meraklıysanız
tarihiyle de ilgi çekici bir belde...

Gümüşlük...

Kaynak: http://www.nereyegidilir.com/yarimada/gumusluk.htm











Her ne kadar balık yiyemesek de,Tavşan Adası'nı gezemesek de o coğrafyada bulunmak güzeldi...





Gümüşlük-Turgutreis arasında çiçeklerle bezili eski Bodrum evlerinin arasında pedallamak müthişti.Bahçe peyzajları özellikle dikkatimi çekti;fakat ne yazıkki fotoğraf çekemedim Ayrıca o harika çiçekleri gördükten sonra iyi makro çekim yapan bir makineye sahip olmayı o kadar çok istedim ki...



Sizlere gördüğüm;fakat yansıtamadığım müthiş kareleri hüzünle geçerek Turgutreis'e varıyoruz.Bir süre Yamin'in Turgutreis'deki akrabasını bekliyoruz;fakat iş durumundan dolayı gelemiyor.Biz onun Gürece civarlarındaki iş yerine gidiyoruz Çaylarımızı hüplettikten ve muhabbet faslından sonra dönüşe geliyor sıra...

Bodrum'a havanın kararacak olması,yorgunluk ve artık Bodrum'a gitme isteği nedeniyle Yamin'in akrabası (ismini unuttum kusura bakmayın ) bisikletleri kasaya alıp Yamin ile Emre'yi Bodrum'a götürüyor.Ben ise bu duruma isteksiz de olsam katılmak zorunda kalıyorum ve arabaya sığamayan iki kişi (ben ve Aytaç abi) minibüse binerek Bodrum'a gidiyoruz.

Aytaç abiyle telefonları heybede unuttuğumuz için buluşma işinde biraz problem oluyor Allah'tan Aytaç abi nerde buluşacağımızı duymuş,yoksa Bodrum caddelerinde birbirimizi arayacaktık



Nihayetinde Bodrum sokaklarındayız.Gündüzünü göremedim;fakat gece farklı bir güzel Bodrum...



Semih abi bizden önce gidiyor İzmir'e.Malum sabah iş var Semih abiden dolayı bizi de tanıyorlar ve çok sıcak karşılıyorlar otogarda.Yükümüzü yazhaneye bırakıp önce yemeğe gidip karnımızı doyuruyoruz



Yemekten dönüşte Aytaç abinin zinciri çıkıveriyor.Uzun uğraşlar sonucu zinciri takıyor Yamin



ve bisikletlerle Bodrum sokaklarına akıyoruz Sahil yolu,Barlar sokağı,Kale derken gece 3.30da olan otobüsümüze daha vakit olmasından yararlanarak nevalelerimizi de alıp sahile oturuyoruz.Bir taraftan biralarımızı yudumlarken bir taraftan gecenin,turun ve Bodrum'un etkisiyle derin bir sohbete dalıyoruz.

"Bir insanı tanımak için ya onunla yolculuk yada alışveriş yap." demişler.Biz bu harika turu yaparak arkadaşlığımızı daha da geliştirdik,birbirimizi tanıdık.Bu turların hiç bitmemesi,en yakın zamanda yeniden ve yeniden yapılması dileğiyle...



Emre'nin yazısıyla...

Ne geçmiş,ne gelecek,ne de şimdiki zamanla işimiz vardı bizim.Derdimiz 4 gündü ve bu bize yukarıdaki işimiz olmayan üçlüyü yaratacaktı.Önemli olan bu gezinin bize neler kazandırmadığıdır.Orda bir yazım yanlışı yok.Hayatımızda geçen 4 günlerden,farklı zamanda ama aynı zaman dilimini kapsayan bi 4 gün daha yaşıcaktık.Yaşadık,yaşamalıydık,belkide yaşamamalıydık.

Sayılar önemli değil bee;bisiklet üzerindeydik,bir turdu;işte diğer 4'lüklerden farkı burdan geliyordu.Sıradan hayatların sıradanlaşmış yaşamlarına inat,biz sıradışı seçmiştik.Yollarda ilginç,mutluluk verici,hüzünlendirici,imrenilen,absürt kaçan...Sıradışı olmak kolay değilse,pedallamak...Herkes yolda olmayı sürekli ister,yollar bizi istiyor mu peki?Kim ne demiş,beni bırzıklamaz.

Savaş Dinçer filmde şunu demişti'''Ne yapayım bee kadın;çoluk çocuk,zart zurt derken gençliğimi yaşayamadım!''Bize çocukluğumuzu tekrardan yaşama şansı veren...Tam bir dinginlik,yorgunluk içinde dinlence...

Yolculuğa çıkıyorum

Hayallerimi yanıma alıyorum

Artık kim olduğumu,nereye gittiğimi bilmiyorum.

Her yolculuk bir keşiftir

Yaşamak seçmek demektir

Ben kendi doğrumu arıyorum,sen de kendi yolculuğuna çık.

Bir bisiklet gibi ilerliyor hikayem

Sonunda oraya varacağım,asla dönmemek üzere...



Yanımda olan,olamayan tüm dostlara teşekkürler

Hiç yorum yok: